Dışardan görünen rengârenk, ihtişamlı, imrenilen hayatımın bir de derinlerde acılardan yoğrulmuş karanlık odaları ve o odaların şahit olduğu gözyaşlı dönemleri…
İşte tam da o karanlığın girdabında yolumu kaybettiğimi düşündüğüm çaresiz ve aciz hissettiğim bir zamanda, yaşamı manasız bulduğum depresif bir dönemde, yıllardır içimde birikmiş, bastırılmış duygularımın, hecelere düşmek için yüreğime fısıldadığı, “kendine gel, sen başarabilirsin güçlüsün, şimdi tam zamanı” dediği bir sesti beni yıllar sonra satırlarla buluşturan. Ve tekrar yazmaya başlayıp, artık ufukta karanlıktan çıkış kapısını gösteren ışığı görmüştüm kendimde. Farkıma ve farkına varmıştım, çiçeklerin, denizin, gökyüzünün hâlâ güzel olduğunun, onlardan ilham almaya ve hayatın her şeye rağmen yaşamaya değer olduğunun. Aşkın ve sevginin acı tarafları olsa bile, hayata tutunma sebebi olduğunun farkındaydım artık. Ve artık hep susturulmuş dilim konuşabiliyordu ve öldürülmüş duygularım şiirlerimle satır aralarında yeniden can bulmuştu. Artık ben o karanlıktan dünyada yeniden doğmuş gibi, hayata doğan güneş gibiydim.
O gün bu gündür kendimi güneş sandım. Bu ilk kitabım da o güneşin ilk çocuğu, ilk heyecanıydı…
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.